Eskiden kız isteme merasimlerinde ilk sorulan şey; “Oğlumuzun dini, ahlakı, karakteri nasıldır?” olurdu. Çünkü evlilik; iki gencin hayatlarını birleştirmesiyle birlikte iki ailenin de ortak değerler üzerine bir araya gelmesiydi. Temel ölçü iman, güzel ahlak ve güvenilirlikti.
Fakat ne yazık ki günümüzde bu anlayış giderek değişti. Din yerine diploma, ahlak yerine maaş, karakter yerine memuriyet sorulur oldu. “Ev var mı, araba var mı, memur mu, maaşı ne kadar?” gibi sorular öncelikli hale getirildi. Yetmezmiş gibi, düğün masrafları ve damadı zor durumda bırakan yüklü altın talepleri de işin içine katıldı. Böyle olunca evlilik; kutsal bir yuva kurma gayesinden çok, ticari bir ortaklık gibi görülmeye başlandı.
Oysa mal mülk gelir geçer, maaş bir gün vardır ertesi gün yoktur. Altınlar, ziynetler, arabalar alınır ama kaybolan ahlak, yitirilen iman geri kazanılmaz. Bir yuvayı ayakta tutan şey para değil; sadakat, saygı, merhamet ve güven duygusudur.
Bugün anne babaların unutmaması gereken şey şudur: Asıl sorulması gereken, “Bu genç namazında niyazında mı? Kul hakkına dikkat eder mi? Emanete sadık mı? Ahlaklı mı?” sorularıdır. Çünkü huzurlu bir evliliğin temeli bunlardır.
Toplum olarak yeniden özümüze dönmeli, dünyevi çıkarların değil, ahlaki ve manevi değerlerin peşinde koşmalıyız. Ancak o zaman kurulan yuvalar sağlam, ömürlük ve bereketli olacaktır.
Şunu da unutmayalım ! Boşananların çoğu maaş sahibi kişilerdir.