“Bir çocuğun zayıf yönleri, onun gelişim öyküsünün kıymetli satırlarıdır.”
— Dr. Stuart Shanker
Bir çocuk matematikte zorlanıyor. Hemen bir kaygı baş gösteriyor: “Geleceği ne olacak?”, “Sınıfta geri mi kalıyor?” veya daha da kötüsü: “Yeterince zeki değil mi acaba?” Oysa aynı çocuk belki saatlerce hayal kurabiliyor, bir hikâyeyi öyle anlatıyor ki dinleyen büyüleniyor. Ama biz o anlatılanlara değil, yapamadığı o dört işlemi düzeltmeye odaklanıyoruz.
Toplum olarak başarıya yüklediğimiz anlam tek boyutlu. İyi notlar, ödüller, hızlı öğrenme… Tüm bu başarı tanımları, çocuğu bir yarış pistine sokuyor. Ancak unuttuğumuz şey şu: Çocuklarımız sadece başarılarıyla değil, zorlandıkları yanlarıyla da değerli, hatta belki de tam da o zorlandıkları yerlerde gelişiyorlar.
Çocuk psikoloğu Dr. Ross Greene şöyle der: “Çocuklar yapabildikleri zaman doğruyu yaparlar.”
Yani bir çocuk öfkeliyse, içine kapanıksa, dağınıksa ya da çabuk pes ediyorsa, bu onun eksikliği değil; desteğe ihtiyacı olduğunun bir işaretidir. Peki biz bu işaretleri nasıl karşılıyoruz?
Çoğu zaman eleştirerek,
Kimi zaman kıyaslayarak.
Bazen görmezden gelerek.
Ama aslında çocuklar en çok, eksiklerinin kabul gördüğü, sabırla yanlarında durulan anlarda büyüyor. Bir çocuk matematikte zorlanabilir ama sabırla yaklaşılırsa, o zorlandığı sürecin sonunda belki de azmin ne demek olduğunu herkesten önce öğrenir. Bir çocuk çekingen olabilir, ama belki de bu ona empati yeteneği kazandırır. Hiperaktif görünen bir çocuk, hayal gücüyle dünyaya renk katar. Takıntılı bir çocuk, detaylara gösterdiği özenle ileride fark yaratan bir sanatçı ya da bilim insanı olabilir.
Bizi bu kadar telaşa sürükleyen ne?
Başarılı bir çocuk yetiştirme arzusu mu, yoksa kendi korkularımız mı? Belki de biz, çocuklarımızın eksik yanlarını düzeltmeye çalışırken aslında kendi eksik kalmış yönlerimize ayna tutuyoruz. “Ben zamanında yapamadım, o yapsın,” diyoruz içten içe. Fakat bu, çocuğun değil, bizim hikâyemiz.
Bir ebeveyn olarak kendimize şu soruyu sormakta fayda var:
“Çocuğumun hangi yönünü değiştirmeye çalışıyorum ve neden?”
Bu sorunun cevabı bazen, çocuğumuzdan çok bizim çocukluk hikâyemizde saklıdır.
Psikoloji yazarı Alfie Kohn der ki: “Çocuklar, ne kadar sevildiklerini değil, ne zaman sevildiklerini hatırlarlar.”
Ve bizler çocuklarımızı sadece başarılı olduklarında değil, zorlandıklarında da sevebildiğimizi göstermeliyiz.
Bu hafta çocuğunuza sadece şunu sorun:
“Bugün neyi yaparken zorlandın?”
Sonra oturun ve onunla o zorlanma hâlini paylaşın. Çözüm bulmasanız da olur. Yanında durmanız yeter.
Unutmayın, başarı sadece pırıl pırıl yanlarda değil; eksik, takıntılı, zorlu alanların içinden çıkan sabırda gizlidir.
Bir çocuk, tam da olduğu haliyle yeterlidir. Ve biz, onların her hâlini görebildiğimizde gerçek gelişim başlar