Kıymetli okurlarım, birçoğumuzun mağdur edildiği durumlardan biri de Hırsızlık eylemidir. Ahlaktan yoksun ve vicdanı tükenmiş hırsızların cirit attığı ülkemizde hırsızlık olayları o kadar sıradanlaştı ki binlerce örneğiyle rastlamışızdır. Hırsızlık haberleri o kadar yaygın hale geldi ki gün geçmiyor yeni hırsızlık haberiyle karşılaşmıyoruz. Hırsızlık; az enerji sarf ederek, en çok enerjiyi almaktır yani az emekle çok kazanç elde etmenin yoludur. Hırsızlık bir başkasının malına haksız yere zarar verme, el koyma, gasp etme gibi durumları da ifade eder. Felsefeye göre hırsız insan; henüz insanlaşamamış insan görünümlü hayvandır. Bedensel olarak insandır ama doğa olarak hayvandır; içinde hayvanlığın egemen olduğu insandır. Bana göre hırsız hayvandan daha aşağılık konumdadır hatta dünyanın en iğrenç yaratığıdır. Yüce yaradan imtihan gereği insana zengin veya fakir bir hayat nasip eder. Birileri kendi payına düşenin sınırlarına aşmaya çalışarak, emek vererek, alın teri dökerek mal mülk sahibi olur; birileriyse başkasının emeğini çalarak, hazıra konmak ve çabucak zengin olmaya çalışırlar. İşte bu durumda dünyanın en acımasız eylemi olan hırsızlık çakallığı hortlar. Birçok suç unsuru vardır, bunun sonucunda insanlar birçok suça bulaşır, yargılanır ve ceza alırlar. Kanaatimce hırsızlık en ağır suç, en kirli iş ve en vicdansız eylemdir; çünkü yüz kızartıcı ve affedilmeyen suçların en büyüğüdür. Günümüzde hırsızlık olayı hırsız tarafından adeta bir meslek haline getirilmiştir. Bir insan aç ve muhtaç olduğu için değil aç gözlü, doyumsuz, inançsız ve acımasız olduğu için çalar. Dikkatinizi çekerim ki yeryüzünde gördüğüm en cesur ve korkusuz kişiler hırsızlık yapanlardır. Düşününki bir eve girerken veya birilerini dolandırırken ölümü göze alırlar; çünkü bunların Allah’tan korkuları yok ki kuldan olsun. Gayrimeşru yollarla kul hakkına giren ve haksız kazançla insanların emeğini çalan hırsızların Allah’a inançları olmadığından her türlü günahı işlemekten de çekinmezler. Hırsızlık eylemine dini yönüyle baktığımızda; Dinimizde insanın canı gibi sahip olduğu malı da kutsaldır. Bir insanı nasıl öldürmek günahsa onun malını çalmak ve haksız yere alıkoymak da günahtır.
Hırsızlık deyince aklımıza maddi şeyler gelir çoğu zaman. Oysa bir insanın emeğini çalmak, ona haksızlık etmek ve hakkını gasp etmek de hırsızlık örnekleridir. Bir emekçi düşünün geçimini sağlamak, ev ve araba sahibi olmak, ailesine bir gelecek hazırlamak için gece gündüz demeden, bin bir zorlukla emek vererek çalışır; sofrasından, giymesinden, tatilinden kısar, bu uğurda çoğu zaman sağlığından olur ve bedel öder. Alın teri dökerek ve yorularak biriktirdiği parayı günün birinde karakter, namus, şeref yoksunu hırsız gelip bir çırpıda çalar, o kişiyi çaresiz ve mağdur duruma düşürür. Şimdi size soruyorum, o hırsızın hakkı elleri ve ayaklarının kesilmesi değil midir? Şunu tüm samimiyetimle söylüyorum; Bir insanın elini, ayağını, kafasını kırın, hastanelik hatta komalık hale getirin fakat emeğine dokunmayın! Fiziksel acılar geçer, kırılan kemik iyileşir; lakin zihinsel sıkıntılar ve yapılan haksızlıklar geçmez. Kişinin emekleri heba edildi mi, hayalleri suya düşürüldü mü, umutları ziyan edildi mi ve kalbi kırıldı mı o insanın toparlanması çok zordur. Bu nedenle siz siz olun kimsenin emeğini gasp etmeyin, haksızlık yapmayın, emektarların hakkına girmeyin; ileride bedeli Allah katında çok ağır olur!
Eski dönemlerde ev ve işyerlerine girilerek, kıymetli eşyalar çalınarak Hırsız olunurdu. Günümüzde hırsızlık daha profesyonel bir hal aldı. Takım elbiseli ve kravatlı hırsızlık dönemine geçildi. Belli makam ve mevkide bulunan bazı kişiler haksız kazançla zenginleşiyor ve servet sahibi oluyorlar. Bazı yöneticiler bulundukları makamı ve ellerindeki gücü zenginleşmek için kullanıyorlar desek yeridir. Bu kişiler görünüşte hırsızlık yapmıyorlar, yaşantıları sıradan, gelirleri de gayet de normal gözüküyor. Bu durumun bir de arka planına bakmak gerekiyor. İşgal edilen makamın gücünü kullanarak, ondan faydalanarak ve menfaat sağlayarak mal-mülk edinilenler de Hırsız konumunda oldukları gerçeği göz ardı edilmemeli ve unutulmamalıdır.
Maalesef vicdanı tükenmiş hırsızlara verilen cezalar yeterli gelmemekte, ne yazık ki yasalar hırsızlara hak ettikleri cezayı vermekte noksandırlar. Şöyle ki hırsızların akıbeti karar verme merciinde bulunanların inisiyatifine kalmış vaziyetedir. Evime, dükkanıma girip emeğimi, alın terimi çalan, beni zor ve mağdur duruma düşüren hırsıza herhangi bir kaybı olmayan savcı ve hakimin (mahkemelerin) minimum ve hafifletici ceza verme, affetme ve tahliye etme gibi bir hakları ve yetkileri yoktur. Mahkemelerin görevi kişinin zararı ölçüsünde mağduriyetini gidermek ve hırsıza hak ettiği cezayı vermektir. Hırsızlık olaylarında hakkedilen ceza verilmediği ve gerekli caydırıcı yaptırım uygulanmadığı zaman suçun tekrarı kaçınılmaz hale gelir. Akabinde hırsız kişide özgüven ve cesaret tutumları ortaya çıkar, sonucunda emek hırsızlığı eylemi daha sık gerçekleşir. Hırsızlarda var olan düşünce şudur; Nasıl olsa cezaevine girmek yok, girsem de çok kısa bir süre yatar ve çıkarım anlayışıyla hırsızlık eylemini korkusuzca ve sıklıkla yerine getiriyorlar. Mahkemeler ‘’İyi halli’’ gerekçesiyle hırsızlara hak ettikleri ceza verilmiyor; aksine ‘Şartlı tahliye ve Denetimli Süre’ ye istinaden tahliye ediliyorlar. Bununla beraber cezaevine girecek olan hırsızlar genelde yarı açık cezaevine gönderilirler, kısa bir süre sonra oradan da tahliye olurlar. Bu durum hırsızlığın önünü açmak, hırsızlara anahtarı vermek ve kapıları açmak demektir. Ahlaktan yoksun hırsızlara caydırıcı cezalar verilmeli ki bir daha bu aşağılık olaya yeltenmesinler. İnsanların hayallerini suya düşüren, emeğini ziyan eden, haksız kazançla hakka giren acımasız hırsızlara onların üslubuyla ve anlayacakları dilden hak ettikleri ceza en ağır şekilde verilmeli, hesabı bu dünyada görülmelidir. Kabul edelim ki şeriat yasaları hırsızlık konusunda adil ve acımasızdır: ”Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin.’’ (Maide Suresi Ayet 38-39)
Değerli okurlarım! Yazımı noktalarken size tavsiyem şudur; istemeyerek de olsa size zararı dokunan ve yanlış yapan, sizi üzen herkese karşı merhametli ve bağışlayıcı olun; sadece hırsıza karşı acımasız ve merhametsiz davranın. Ekmek teknenizi yıkan, emeğinizi çalan, sizi mağdur durumu düşüren kişilere karşıki tutum ve üslubunuz iyimser olmanın dışında olsun.