Kıymetli milletimiz, aziz İslam âlemi,

Bugün Orta Doğu’da yükselen her duman, sadece gökyüzünü değil; insanlığın vicdanını da karartmaktadır.

İran, İsrail ve ABD arasında büyüyen gerilim; artık bir devletler çatışması değil, bir medeniyet sınavıdır.

 

Bu ateşin ortasında yine mazlumlar yanmakta, çocuklar yetim, anneler gözü yaşlı kalmaktadır.

Müslüman coğrafyası her defasında ya göz ardı edilmekte ya da hedef hâline getirilmektedir.

 

Ben, bir genç siyasetçi olarak açıkça ifade ediyorum:

 

İslam ülkeleri sessiz kalamaz.

Kudüs suskunken, Ankara rahat olamaz.

Gazze yanarken, gençliğin içi sızlamadan duramaz.

 

Savaş çığırtkanları çıkarı için bölgemizi kaosa sürüklerken,

bizler barışa, adalete ve kardeşliğe dayalı bir duruş sergilemeliyiz.

 

Türkiye, hem tarihi mirasıyla hem halkının vicdanıyla bu coğrafyada adaletin ve barışın öncüsü olmalıdır.

 

ABD’nin çifte standardı, İsrail’in sivilleri hedef alan saldırıları,

ve Müslüman ülkelerin suskunluğu artık sürdürülebilir değildir.

 

Bu çağrım bir siyasi mesaj değil, vicdani bir borçtur.

 

Biz inanıyoruz:

“Bir mazlumun duası, bin tanktan güçlüdür.”

 

Bu sebeple:

– Savaşa değil, barışa öncülük istiyoruz.

– İşgale değil, adalete destek bekliyoruz.

– Susturulmuş ümmete değil, birlik olmuş bir İslam dünyasına inanıyoruz.

 

Aziz milletimizi ve tüm İslam ülkelerini;

birlik, uyanış ve insani sorumluluğa davet ediyorum.

 

Saygılarımla,