NASIL MİLLİLEŞİRİZ?

Anadolu coğrafyasında birbirimizi anlamak ve kendimizi anlatmak, ön yargılarımızın kilidini açmak, tahammülsüzlüklerimizin izini silmek ve geleceğe ön yargısız bakmak mürekkebin gücü ve kitabın özünü kavramakla mümkündür.

           

 

Okuyan ve anlamaya çalışan zihinlerin aklanacağı, aralanacağı ve mesafeleri kaldıracağına olan inanç ile eğitime önem vermeli ve eğitime yatırım yapmalıyız. Ünlü filozof Cemil Meriç’in dediği gibi okumak, okutmak ve tartışmak zorundayız. Okuyarak ve anlayarak zihnimizin kilitlerini kırmak zorundayız. Bu nedenle de tarihimizi bilmeli ve öğretmeliyiz. Tarihimizi yeni nesillere anlatarak nasıl bir tarihin mensupları olduğumuzu gençliğimize öğretmeliyiz. Tarihi anlatarak kıracağımız zihin kilitlerimiz ile ecdadımızdan güç alacak olan genç nesillerimiz muhteşem bir mazinin şekli ile gelecekte kavuşacağımız muazzam bir medeniyeti inşa edecek ve gelecek şüphesiz bizim olacaktır.

           

 

Bizim azim ve kararlılığımız, şeref ve şanla dolu tarihimizi oluşturan Türk milletinin köklerinden gelmektedir.  Milli kimliğimizin doğdu yerse Türk tarihidir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de söylediği gibi Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Gençlerimize dünyayı tanıtmadan önce kendi özünü ve kıymetini öğretmeli ve milli değerlerini tanımasına fırsat vermeliyiz.

           

 

Büyük Selçuklu Devleti döneminin Veziri Nizamülmülk Bağdat Nizamiye Medresesi’nde kurduğu yönetimdeki akılcı sistem ile verdiği eğitimler sonucunda İslamiyet altın çağını yaşamış ve Türk-İslam alemi bilim ve fende çağının ilerisinde medeniyet olmuştur. Döneminde kurulan ilim merkezleri olan medreseler akılcı düşünme, bağımsızlık ve haysiyetli ilim öğretmenin merkezi konumuna yükselmiştir.

           

 

Bugün Newton’u, Kepleri bilen gençlerimiz İbn-i Heysem’in kimliğinden bihaberdir. Kendi döneminde sorgulayarak, şüphe ederek bilimin peşine düşen İbn-i Heysem yüzyıllar öncesinde güneş sisteminin varlığından bahsederek bilim camiasına adeta ışık olmuştur.

           

 

Kimliğinden ve geçmişinden habersiz yetişen toplum özünü kaybettikçe kabuğunu sertleştirmiş, toplumumuz adete ülküsüzleşmiş ve giderek ilkelerini kaybetmiştir. Böylece toplumumuz akılla olan bağını kopartarak iradesini kaybetmiş, gerçeğe ve doğruya olan inanç yok olmuştur.

           

 

Şu anda kaos ortamının girdabından kaybolan ve her gün kan ağlayan coğrafyalar bir zamanlar hakimiyetimiz altında görkemli, adaletli ve özgür bir medeniyet yaşarken, mazlumların zülüm gördüğü bir yer haline gelmiştir. Bir zamanlar tarihi şerefle ve şanla dolu atalarımızın kanlarını dökerek adaleti ve ilmi yaydığı coğrafyaların kuytu köşelerinde halen ecdadımızın parıltılarını bulmak mümkündür. O coğrafyalarda bir ümit ışığıyla ecdattın mirasına sarılmış insanların halen ecdadımızın adaletine olan özlemleri devam etmektedir.

           

 

Ülkemizde huzur ve güvene zarar vermek adına Türk Milletinin asil çocuklarına şerefsizce saldıran FETÖ, PKK, IŞİD, YPG, DHKP-C gibi terör örgütleri küresel güçlerin piyasaya sürdüğü kukla oyunculardır. Bize düşen ecdadımızın mirasına sahip çıkarcasına vicdanımıza kulak vererek inançlarımız doğrultusunda temkinli ve tedbirli olmaktır.

           

 

Çünkü, gaflete düşer, tehditleri hafife alıp, tehlikeleri görmezden gelip gardımızı düşürsek son kale olan Anadolu coğrafyasında kalıntıları halen devam eden millileşmemiş şer odakları üzerimize çöreklenmeye kalkacaktır. Bu nedenle bize düşen vicdan ve adalet ekseninde özünü kavramış milli gençler yetiştirmek, terör örgütleri ve onların yancıları olan millileşmemiş tüm şer odakları ile Vatan coğrafyasının her köşesinde mücadele etmektir. Mücadele sırasında da vicdanımıza kulak vermeli İslami ve milli değerlerimize gölge düşürmemeliyiz. Biz onlara benzememeliyiz.

           

 

Bugün Türk Milletinin şerefli askerleri vatan savunmasında şahadet şerbetini içerken sessiz sedasız kalanlar vicdanı yitişmiş ve gayri milli senaryolara teslim olmuştur. Çünkü Allah "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." diyerek öncelikle soydaşlarımıza sahip çıkmamızı emretmiştir. Vatanın bağımsız bütünlüğünü korumak ve müdafaa etmek, bölünmez bütünlüğünün muhafazasını sağlamak adına adeta cennete koşarcasına giden askerlerimize bir Fatiha’yı çok görenlere özünü kaybederek gayri milli olmuşlardır.

 

 

Hamd olsun ki Türk Milletinin son kalesi Anadolu’da milli meselelere sessiz kalmayan özünü kavramış bir gençlik mevcuttur. Türk Milleti geçmişte Dünya’nın hiçbir yerindeki meselelere gözü kapalı durmamış Dünyanın hiçbir yerinde zulme tamam dememiş, zalimlere boyun eğmemiş, bundan sonra da asla boyun eğmeyecektir. Biz ecdadımızın mirasına sahip olarak hiçbir coğrafyadaki zulme alkış tutmayız ve zulmün tarafı olmayız.

 

 

Fakat gayri milli olanlar şehitlerimize rahmet dilemeyerek kendilerinin ne kadar özünü kaybetmiş olduğunu beyan ederler.

 

 

Umutsuzluğa düşmek ve endişe etmeye gerekte yoktur. Çünkü hiç kimsenin bu Millete boyun eğdirmeye gücü yetmeyecektir.

 

 

Karamsar olmaya da gerek yoktur. Çünkü Allah bes, baki hevestir.